Mayıs ayında açıklanan enflasyon verileri, ekonomik çevrelerde şaşkınlık yarattı. Ekonomistlerin yüzde 2 civarında artış beklediği enflasyon, yüzde 1,53 seviyesinde gerçekleşti. Bu beklenmedik sonuçta gıda fiyatlarındaki düşüşün etkisi büyük oldu. Nisan ayında yüzde 2,01 artan gıda fiyatları, Mayıs’ta yüzde 0,71 oranında gerileyerek enflasyon sepetindeki yüksek ağırlığı nedeniyle genel oranı aşağıya çekti.
Beklentilerin altındaki enflasyon, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 19 Haziran’daki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısına yönelik tahminleri de hareketlendirdi. Ancak uzmanlar, yalnızca enflasyon verileriyle faiz indirimi yapılmasının riskli olabileceğini ifade ediyor. Merkez Bankası’nın, döviz hesaplarındaki hareketlilik ve rezervlerdeki değişimi de dikkate alarak daha temkinli adımlar atması gerektiği vurgulanıyor.
Son verilere göre, yurt içi yerleşiklerin döviz hesapları mart ayında 178,73 milyar dolar iken, 18 Nisan haftasında 195,56 milyar dolara kadar çıktı. Ancak mayıs sonunda bu rakam 191,83 milyar dolara geriledi. TCMB’nin brüt rezervleri ise 2 Mayıs haftasında 138,53 milyar dolarken, 30 Mayıs itibarıyla 153,19 milyar dolara yükseldi. Bu gelişmeler, faiz politikalarının şekillenmesinde yalnızca enflasyonun değil, döviz dengesi ve rezerv pozisyonunun da belirleyici olacağını gösteriyor.
Merkez Bankası’nın üst banttan (%49) yaptığı fonlamayı politika faizi olan yüzde 46 seviyesine çekip çekmeyeceği 19 Haziran’da netlik kazanacak. Ancak faiz kararında enflasyonun yanı sıra döviz kuru, rezerv durumu ve genel ekonomik göstergelerin de masada olacağı belirtiliyor.
Yatırımcılara yönelik öneriler de dikkat çekiyor. Bankacılar, olası faiz indirimi durumunda kısa vadeli mevduatların cazibesinin azalabileceğine dikkat çekerek, uzun vadeli ve sabit getirili mevduat ürünlerine yönelmenin daha avantajlı olabileceğini söylüyor. Ekonomik belirsizliklerin sürdüğü bu dönemde, yatırım kararlarında dengeli ve bilinçli hareket edilmesi gerektiği vurgulanıyor.